Yozlaşan Törenlerimiz: #Düğünler

Günümüzde yapılan Düğün Törenlerimiz, kültür dünyamızda meydana gelen erozyon ve yozlaşmanın önemli göstergelerinden birisidir. Yaşadığımız sosyal erozyon sadece evlilikle sınırlı değildir. Sosyal yapımızda baş gösteren tuhaflığın nedenlerini rahmetli Uğur MUMCU şöyle sıralamış:

Türk vatandaşı; İsviçre medeni kanununa göre evlenen, İtalyan ceza yasasına göre cezalandırılan, Alman ceza mahkemeleri usulü yasasına göre yargılanan, Fransız idare hukukuna göre idare edilen ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir.

İnsanın büyük bir yolculuk yaptığına, dünyanın da bir istasyon gibi geçici bir bekleme alanı olduğuna iman etmiş insanların, yani Müslümanların çoğunlukta olduğu bir vatanın evlatlarıyız. Bu yolculuğumuzun veciz bir ifadesi  Bediüzzaman Said Nursî‘nin, Mesnevi-i Nuriye adlı eserinde yer alıyor:

İnsan bir yolcudur. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan kabre, kabirden haşre, haşirden ebede kadar yolculuğu devam eder.

Ruhlar aleminde sıramızı beklerken, dünya yolculuğumuzu başlatan doğum olayı, en kutsal ve önemli anlardan birisidir. Doğuma vesile olan erkek ve kadınların evlilik törenleri, Hz. Adem (a.s.)’dan Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize kadar, gelmiş geçmiş bütün Peygamberlerin önem verdiği bir olay olmuştur. Çünkü nikah ilişkisi sadece bu dünyaya özel değil; ahirete ve çiftlerin amel durumuna göre sonsuzluğa uzanan bir birlikteliğin başlangıcıdır. Çocuk ve torunların da katılması ile geri dönüşü olmayan bağların kurulmasına zemin hazırlar.

Peygamberlerin rehberliğinde yapılan nikah törenleri hayatımızın en özel anlarından birisidir. Diğer semavi dinlerde, nikahın dini ritüelleri günümüze kadar yaşatılmaya çalışılarak gelmiş, modern hayat ve devlet yapılanmaları içinde kurumsal varlıklarını sürdürmüştür. Din görevlilerinin nikah akdini oluşturma ve yönetme hakları özenle korunmuştur. Bu konudaki yetkileri sayısal temsil kabiliyetlerinden bağımsızdır. Örneğin, İslam literatüründeki Mescitlerin benzeri sayılabilecek Chapel isimli küçük kiliselerdeki görevliler bile 7/24 nikah kıyabilir durumdadır. Bunların en meşhurları, filmlerde de sıkça konusu olan Las Vegas‘taki Wedding Chapel‘leridir.

İslamın değerli bir rüknü olan nikah işleminde, bugün için yine devletimizin görevlendirdiği Müftü ve İmamların yetkisiz kılınması Müslüman bir toplum için ancak garabet olarak açıklanabilir. İnsanları dini nikah-resmi nikah ikilemine sokmadan, kayıt altına alınmış ve sistem alt yapısı hazırlanmış nikah akitlerinin Müftü ve İmamlarca serbestçe kıyılabilmesi gerekir. Hemen her yabancı filimde uzun uzun gösterilen Kilise veya Sinagog nikahlarının bizdeki karşılığını yok saymak, hayatın olağan akışına ve kültür kökümüze ters bir durumdur.

Dinin önemli bir uygulamasının merdiven altı kaçak bir iş haline sokulmasına da, sistemin tanımadığı dini nikah akdinin suistimal edilerek özellikle kadınların mağdur edilmesine de karşı durmalıyız. Nikah tektir. Müslümanlar Allah’ın emrine ve Peygamberin sünnetine göre nikahlanır. Devlet düzeni de vatandaşların dini inançlarına göre hangi nikahı tercih etmiş ise onu bilir ve kayıt altına alarak taraflara hukuk güvencesi sağlar. Laiklik dini esasların yok sayılması değil, dinler arasında adaletli bir yaklaşımı gerektirir. Türkiye’deki Müslüman vatandaşların, nikah konusunda en az Hristiyan ve Yahudi vatandaşlar kadar haklarının olmasını istemek suç olmasa gerek.

Yahudilerin Hahamın huzurunda, Hristiyanların da Rahip/Papaz’ın huzurunda kutsal kitaplarından pasajlar okunarak kıyılan nikahlarına karşılık, Müslüman Türk vatandaşların ise Belediye Başkanlarının ve daha çokta Belediye Başkanlarının görevlendirdiği bir memurun huzurunda yasaların verdiği yetkiyle nikahları kıyılır. Kutsal bir yolculuğun ve beraberliğin başlangıcı sıradan, şahitli bir resmi evrak işlemine indirilmiş olur.

Nikahın kıyılmasından sonra yapılan Düğün Törenlerimiz ise maalesef kimliğimizin hepten kaybolduğu ve yozlaşan etkinliklerimizden birisi olmuştur. Google’da; Hristiyanların nikah sonrası yaptığı kutlamalar için “wedding party“, Yahudilerin yaptığı kutlamalar için “jewish wedding party“, bizdekiler için de “düğün töreni” kelimeleri ile arama yaptırıp görseller kısmına baktığınızda çokta farklı olmadıklarını görebilirsiniz. Yahudi ve Hristiyanların Papaz ve Haham dışında hemen her adetinden etkilenip içimize almışız veya aldırmışlar.

İsterseniz düğün ve nişan törenlerinde çoğumuzun yaptığı, ama bize ve İslama ait olmayan adet ve uygulamaların bir kısmını hatırlayalım:

  • Davetiyelerin İslami söylemden farklı ifadelerle hazırlanması,
  • Sol ele takılan yüzükler,
  • Erkeklerin altın alyans takmaları,
  • Haremlik selamlık esaslarına uygun olmayan tören salonları,
  • Gelin hanımın tesettüre uygun olmayan kıyafetleri ve törene katılan konuklarla İslami sınırları aşan resim, tebrik vb. yakınlaşmaları,
  • Damatların sinek kaydı tıraşla sakal sünnetine muhalif kalması,
  • Törene katılan hanımların abartılı makyajlar eşliğinde cesur(!) kıyafetler giyerek adeta yarış halinde, dikkatleri üzerilerine çekmeye çalışmaları,
  • Gelin-Damat köşelerinin Yahudilerdeki Chuppah denilen gölgelik yer gibi dizayn edilmesi,
  • Düğün salonuna Hristiyanlar gibi konfetiler, meş’aleler eşliğinde girilmesi,
  • Zamanında Kanuni Sultan Süleyman’ın bir fermanı ile Fransa’da uzun bir süre yasaklanan dansın; önce evlenen çift tarafından, sonra davetliler tarafından yapılması, açıkça teşvik edilmesi ve gelinin diğer erkeklerle de dans edebilmesi, 
  • Birlikte pasta kesilip karşılıklı yedirilmesi,
  • Gelinin çiçek demetini tıpkı Hristiyanlar gibi arkasını dönerek davetli bayanlara fırlatması,
  •  Kadın-erkek sanatçıların sazlı sözlü gösterileri,
  • Özellikle batı ve Trakya illerimizdeki birçok düğünde davetlilere alkollü içkiler ikram edilmesi,
  • Düğün konvoylarında abartılı tavırlar ile etrafı rahatsız edici hallere girilmesi. Düğün gecesini ilan edercesine gürültü yapılması,

Bunlar dışında başka şeyler de vardır kuşkusuz. İşin hazin yanı, bu maddeleri okuyanların bir kısmının “ne olmuş yani, amma abartmışsın, ne fark eder, canım adam kaç defa düğün yapacak, tabii ki bunlar olabilir, ne yani şimdi biz Hristiyan mı olduk?” vb. tepkiler verebilecek kadar içselleştirmesi ve normal karşılamasıdır.

Bir gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenirse, sonrakilerin hepsi de yanlış devam eder. Müslüman gençlerin Refik ve Refika-i Hayatları ile başlayacakları azim yolculuklarının en başından itibaren, şuurlu bir tavırda olmaları gerekir. Toplumun çekirdekleri olan ailelerin, kuruluşundan itibaren maddi-manevi hasarlardan korunması için, İslamın ruhuna uygun nikah ve düğün törenleri yapabilmeliyiz. İçimizde kök salan ecnebi alışkanlıklardan ve aşırılıklardan kurtulmalıyız. Rabbimiz bütün gençlerimize huzur ve mutluluk içinde olacakları, dünyada sanki Cennet’ten bir köşede, ukbada Cenneti-i Alideki köşkler içinde devam ettirebilecekleri evlilikler nasip etsin inşaallah