Sosyal Bir Tehdit Olarak Dövme ve Dövmecilik

Çocukluk ve gençlik yıllarımda gördüğüm dövmeli insan sayısı o kadar nadirdi ki hem tuhaf hem de korkunç geldiğini hatırlıyorum. Çünkü gördüğüm dövmeli kişiler genelde sosyopat veya psikopat denilen, hapishane hayatı yaşamış, kollarında faça tabir edilen jilet çizikleri olan belalı tiplerdi. Doğal olarak dövmeli kişilerin belalı ve sorunlu kişiler olduğu algısı bende yer etmişti.

Aleni suç işleyenlerin ve bu yönde bir hayat yaşayanların bir noktadan sonra kendilerini gizleme gereği duymadıkları ve hatta kimlikleriyle övünmelerinin bir delili de vücutlarındaki dövmeleriydi. Benden uzak dur, benden kork mesajını vermek için etkili bir yoldu.

Dövme olayının neden sorunlu kişiler arasında yaygınlık gösterdiğini, normal hayat sürenlerin neden kaçındığını da İslam dini açısından durumunu öğrendiğimde anladım. Kur’anı Kerim’de şeytanın söz ve amaçları bizlere aktarılırken şeytani işler de tarif ediliyor. Örneğin, Nisa Suresi 119. ayet (Diyanet Vakfı meali) «Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar için nişanlayacaklar), şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler» (dedi). Kim Allah’ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür.» Bu ayet-i kerimede görüleceği üzere Allah’ın gazabını celbeden hususlardan birisi de Allah’ın yaratış şeklini beğenmeyip değiştirmek, tahrif etmek ve başkalaştırmaktır. Tıbbi bir zorunluluk olmadıkça yapılan her türlü estetik ve benzeri değişikliğin sorunlu ve tehlikeli olacağı açıktır. Sonuç olarak bizler Allah’ın emaneten verdiği vücutları kullanıyoruz. Kiralık araba kullandığımızda bile gösterdiğimiz özen ve hassasiyeti vücudumuzdan sakınmak hakkımız olmasa gerek. “Allah’ın yarattığını değiştirecekler” ifadesi kapsamına her türlü kalıcı ve keyfi vücut değişikliklerinin, gereksiz estetik operasyonların girdiğini söyleyebiliriz.

Deri içine iğne ile boya şırınga edilmesi ve burada kalıcı bir renklenme sağlayarak yapılan süsleme ve şekil verme demek olan dövmenin çok eski tarihlerden beri yapıla geldiğini biliyoruz. İslam öncesinde Araplar arasında da özellikle kadınların rağbet ettiği bir süslenme şekli olduğunu, Hz. Peygamberin birkaç sahih hadis-i şerifinde açıkça yasakladığını ve lanetlediğini dikkate almak gerekir. Örneğin: “Rasulullah (S.A.S.): ‘…Dövme yapan ve dövme yaptırmak isteyen kadınlara Allah lanet etsin’ buyurdu.” Buhari 594, Müslim 2124/119

İslam açısından şüphe götürmeyen bir yasak ve sağlık açısından da birçok riske (bulaşıcı hastalıklar ve enfeksiyonlar, kanserojen etkiler, ruhsal sorunlar gibi) açık olan dövmeyi yine de yaptıranların üstelik bu günahlarını teşhir etmek için yaptıkları şaklabanca giyinmeler, mesaj verme gayretleri, medyanın teşvik edici yayınları sonucu gençlerimizi özendirmeleri gerçekten sosyal bir sorun olmaya başladı. Küçük bir dövme ile başlayanlardan çoğunun daha sonra dayanamayıp yeniden yaptırdığını ve sonunda vücudunu tuhaf bir tabloya çevirdiğini görüyoruz. Toplumun manevi yapısını bozan her türlü melanetin öncülüğünü yapan sözüm ona sanatçı taifesinin dövme hastalığının yaygınlaşması için gösterdikleri gayret ve medyanın da bunları teşhir etmesindeki istekliliği her türlü beddua ve kötülemeye layık seviyelerdedir. Metreslerin sevgili olduğu, uyuşturucu kullanımının sanatçılar için olağan sayıldığı, homoseksüellerin baş tacı edildiği medya dünyasından hayır beklemek ne büyük saflık olur.

Bugün açık bir Allah’a isyan ve umarsızlık göstergesi sayılan dövme o kadar yaygın hal aldı ki mahalle aralarında izbe yerlerde bile yapan ve yaptıranlar var. Birde çok matah bir şeymiş gibi dükkan tabelalarında “Dövmeci” değil de “Tattoo” yazıyorlar.

Avrupa ve ABD televizyonlarında olan her türlü rezilliği bizim ekran ve evlerimize kısa sürede getirme konusunda oldukça başarılı olan yapımcılarımızın “Ink Master”, “Tattoo Nightmares” gibi dövmeci yarışması ve dövme sorunları ile ilgili programları ne zaman yapacağını merak ediyorum doğrusu. Bu ve benzer TV programları da yapılırsa,olayın artık kangren haline geldiğini ve dönüşün çok zor olacağını bilmemiz gerekir. Toplum sağlığı ve sosyal dokumuzun iyiliği için acilen önlem almak ve özendirici, kolaylaştırıcı faaliyetleri zorlaştırmak zorundayız. Kaybettiğimiz sosyal davalara birisi daha eklenmesin artık